"Bizler insanız çünkü gitmekteyiz,
Hiçbir nihai varışın mümkün ya da vaat edilmiş olmadığını bilebileceğimiz,
bilmek zorunda olduğumuz bir gidişe/yola çıkışa ayarlıyız."[1]
Jean-Luc Nancy
Gitmek daima bölünmektir diyor J.L. Nancy, “sadece ayrıldığımız yer ile gittiğimiz yer arasındaki bölünme değil, bizzat biz de bölünürüz, parçalara ayrılırız. Gitmek daima aşina olanın bir parçasını terk etmektir. Daima yabancı olana doğru gideriz ve bu ‘yabancı’ her zaman, en azından garip anlamında tuhaftır ve dahası tehditkardır. İşte bu nedenle gitmek daima tedirgin edici bir şeyler barındırır, zira bu, en doğal olduğu söylenebilecek ve ihtiyaç duyduğumuz bir bağı koparır.” Yola çıkışın kopardığı bu bağ nedir? Bir aileden, bir mekandan, bir ülkeden, bir insandan, bir düşünceden, ya da bilinçten ayrıldığımızda geride ne kalır? Giderken taşıdığımız, aktardığımız neyse ardımızda kalanla bağımızı kopartan/tutan nedir? Gidilebilse bile varmanın kesinliği muğlak değil midir?
"Ardında Bıraktığın” başlıklı sergi bu sorular etrafında bir araya gelen Ahmet Kavas, Eda Aslan, Rehan Miskci ve Şahin Çetin’in üretimlerini 13 Eylül – 29 Ekim tarihleri arasında Kasa Galeri'de bir araya getiriyor. Sanatçıların ele aldıkları kavram ve konular ile kullandıkları mecralar her ne kadar birbirinden farklı görünse de geçmiş, toplumsal tarih, anı-bellek, aile, aidiyet kavramlarını kuşatan ve temelde birbiri ile ilişkilenen politik ve sembolik bir bağlamı zemin haline getiriyor.
Sosyo-kültürel normları eleştirel perspektifte ele alan Ahmet Kavas, “Anne ben ne zaman evleneceğim” isimli videosunda kimlik, toplumsal cinsiyet, aile ve ev kavramlarına yönelik öznel bir anlatımı ortaya çıkarıyor. Birbirini izleyen dört sekanstan oluşan video, sanatçının yaşadığı şehir olan Weimar’dan aile bağlarının olduğu Denizli’ye uzanan, kişisel hikayesini yansıtan, yüzleşme, reddetme, kabullenme ve bir tür geride bırakılana alınan mesafenin dökümü olarak izleniyor. Kavas’ın, videoya eşlik eden tuval üzerine yağlıboya çalışması “Randevu”, bilindik bir masalın tanıdık kahramanı olan “kurbağa” figürünü, kendi gerçekliğine dönüşün umudu, duygusal ve tensel birleşmenin sembolü olarak işliyor. Sanatçı, kâğıt üzerine karışık teknik çalışmaları “Kuşlar ötüyorken”de ise babanesinin hazırladığı ‘çeyiz’lik kumaşlardan oluşturduğu kolajlarla aile kurumu, gelenek ve toplumsal baskı mekanizmaları arasındaki ilişkilerin örtük ama bir o kadar da içsel manzaralarını sunuyor.
Eda Aslan’ın tarih, kolektif bellek ve mekan bağlamında ortaya çıkardığı çalışmalarından olan “Kelebek Korse”, geçmişin izini vücuda getirmenin gerilimli yüzeyinde hassas bir mücadeleye girişiyor. Enstalasyon, 1920 yılında Terkos Pasajında, 1936'dan itibaren ve yakın bir geçmişe kadar da İstiklal Caddesi’nde konumlanmış olan Kelebek Korse mağazasının mekansal hafızasını toplumsal belleğin parçası haline getiren bir “iz”den yola çıkıyor. Sanatçı, 6-7 Eylül olayları olarak anılan, İstanbul'da yaşayan Rum azınlığın sahip olduğu mağazalar, dükkanlar, evler ve özel mülklerine yönelik 6-7 Eylül 1955'te gerçekleşen yağma ve yıkımın ardında bıraktığı izi çerçeve içine alıyor. Aslan, “Kelebek Korse” mağazasının içinde gerçekleşmiş fiziksel hasar sonucunda vitrinde "eksilen" parçanın alçı kalıbını alıyor. Böylece, mekanın eksilen parçasını yeniden mekana geri vererek, bu izi toplumun zayıf belleğine yeniden eklemliyor.
Üretimlerinde azınlık kimliği, aidiyet kaybı ve bellek kavramlarını fotoğraf ve mekan bağlamında irdeleyen Rehan Miskci’nin Ermeni kimliği ve stüdyo fotoğrafı pratiği ilişkisi üzerine Beyrut’ta geliştirmeye başladığı “Foto Yeraz”, hayali ve terk edilmiş bir fotoğraf stüdyosu olarak karşımıza çıkıyor. Figürlerin yok olduğu, onların yerine arka perdeler ve dekorlar gibi öğelerin geride kaldığı bu odada fonu oluşturan “Dağ” ve kent manzarası ise 1915 sonrasında evlerini terk etmek zorunda bırakılmış Kilikya Ermenileri tarafından kurulan Beyrut’un Bourj Hammoud semti. Foto Yeraz’da arka perde görevini üstlenen manzara, bir yandan eve dönüş umudunu temsil ederken, diğer yandan bu umudun gerçekleşmeyebileceğini hissettiriyor. Lübnan’da 1940’lardan 1970’lere kadar aktif olan 3 ayrı stüdyodan ödünç alınan formlardan oluşan “Göründüğü Gibi Değil”, tarihi fotoğraf stüdyolarında kullanılan dekorları, ölçülerine sadık kalarak iki boyutlu olarak yeniden canlandırırken, öz ve sahte arasında, fotoğrafın gerçekçilik iddiasıyla stüdyo ortamlarının vaat ettiği idealler arasındaki ikilemin altını çiziyor. Foto Yeraz’a giriş niteliği taşıyan ve üç panelden oluşan çalışması “Olmadığın Yerler” ise sanatçının “Maryam Şahinyan - Foto Galatasaray” arşivinde yaptığı araştırma sırasında, babasının 1959’da o stüdyoda çektirdiği bir fotoğrafına rastlamasıyla şekilleniyor.
Şahin Çetin, üretimlerinde ele aldığı sosyo-politik bellek, kent-aidiyet, coğrafya-uzam gibi olguları, video, fotoğraf, desen, tuval resmi ve heykel gibi çok yönlü bir sanat pratiği çerçevesinde ele alıyor. Pratiğinin odak noktasını, kişisel tanıklıkları ile toplumsal mücadele dinamiklerinin oluşturduğu sanatçının çalışmaları, ağırlıklı olarak politik göndermeler içeriyor. Çetin’in, “Provokasyon” serisine ait desenleri de simgesel kodların, birbiri içine geçen metaforların, gerçeküstü sahnelerin görsel ve zihinsel birimleri olarak açığa çıkıyor. İnsan-hayvan-doğa-mekan gibi öğelerin şaşırtıcı ve karanlık doğalarının ötesinde sahnelerin tekinsiz atmosferi her bir desenin kendi iç dünyasını birbirinden ayırıyor. Karşılaşmalar, bütünleşmeler ve karşıtlıklar üzerinden beklenmedik formları izleyiciye açan, sanatçının fiziksel ve düşünsel dünyasından arda kalan bu incelikli desenler, salt gerçekliğin muğlak sularından değil hayalgücünün dipsiz kuyularından yüzeye yayılan zengin ama bir o kadar da kışkırtıcı bir görsel dağarcığı paylaşıyor.
[1] Jean-Luc Nancy, Gitmek/Yola Çıkış, Çev. Murat Erşen, MonoKL, İstanbul, 2012, s.33
Sanatçılar
Ahmet Kavas (1989-Denizli) 2010 yılında Muğla Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitim Fakültesi bölümünden mezun oldu. 2014 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünden yüksek lisans derecesini aldı. 2012’de, Jan Evangelista Purkyne Univesitesi Çek Cumhuriyetinde Erasmus öğrencisi olarak çalışmalarına devam etti. Kavas’ın pratiği geçici enstalasyondan, performansa, videoya, çizim-yağlıboyaya ve objeye kadar uzanmaktadır. Çalışmaları, kültürel, sosyal ve politik konulara genel olarak kritik bir bakış açısıyla yaklaşır. İlk solo sergisi; “Anne ben ne zaman evleneceğim” Third Space Helsinki FIN 2017. Karma sergileriyse; “Coğrafya” Onur haftası sergisi, Galeribu, İstanbul TR, 2017; "Çanakkale Art Walk: Homeland" Kunsthalle, Osnabrück, DE 2017; "Akbank Günümüz Sanatçıları Ödülü Sergisi" İstanbul, 2017; "Acting Space - Bauhaus Goes Kunstfest" Kunstfest, Weimar, Germany, 2016; "Tomorrow we will explain" Project by Bauhaus University in collaboration with Kunsthaus Dresden, Germany, 2016; "Looking for Truth, Peace & Humanity" Cologne International Videoart Festival, Shillong, India, 2016; "Imaginary Bauhaus Museum goes Gorki", Gorki Theater 2. Berliner Herbstsalon Berlin, Germany, 2015. Şuanda, Bauhuas Üniversitesi yüksek lisans programı Public Art and New Artistic Strategies bölümünde çalışmalarına devam etmektedir. Dünyanın bir ucunda yaşıyor ve çalışıyor.
Eda Aslan (1993-İstanbul), Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünden 2017 yılında mezun oldu. Aynı üniversitede Resim Bölümü’nde yüksek lisansına devam ediyor. İşlerinin odak noktasını tarih, mekan , kolektif bellek gibi kavramlar oluşturmaktadır. Geçmiş ve şimdi arasında gergin bir hat çizen sanatçı şimdinin uçuculuğunda ve silinmeye zorlanmış yapısında eksilenle mücadele etmeye çabalar.Yapıtlarında keşfe çıkarak her türlü dökümantasyonun buluntunun fotoğrafın belgenin,arkaik olanın izini sürmektedir. Sanatçının bu bağlamda kurguladığı işleri 2016 yılında Galeri Zilberman’nın Genç Yeni Farklı 7 seçkisinde yer almıştır. 2016 yılında Siemens Sanat Sınırlar Yörüngeler 18 sergisinde de başarı ödülü kazanmıştır. 2017 Kare Sanat Marmara Üniversitesi G.S.F Trienali ve 2017 Mamut Art Project’te katılan sanatçı İstanbul’da yaşamakta ve çalışmalarını sürdürmektedir.
Rehan Miskci (1986-İstanbul), İstanbul Teknik Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını Fotoğraf ve Video üzerine School of Visual Arts, New York’ta tamamladı. Sanatçı, azınlık kimliği, aidiyet kaybı ve bellek kavramlarını fotoğraf ve mekan bağlamında irdeleyen işler üretmektedir. Maryam Şahinyan’ın stüdyo fotoğrafı arşivi üzerinden geliştirdiği serisi ‘Terk’, 2015’te Baxter Street Camera Club of New York sergisinde birinciliğe layık görüldü, The New Yorker dergisinin fotoğraf editörü Elisabeth Biondi tarafından Fridman Gallery’de ‘Lift Off’ (2014) adlı sergiye seçildi ve son olarak Alan İstanbul’da ‘New Photography II’ (2017) sergisinde yer aldı. Ermeni kimliği ve stüdyo fotoğrafı pratiği ilişkisi üzerine Beyrut’ta geliştirmeye başladığı ‘Foto Yeraz’ ile ilgili çalışmalarına İstanbul ve New York’ta devam etmektedir.
Şahin Çetin (1985-Ankara), 2011 yılında Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. Pratiğinin odak noktasını, tanıklık ettiği toplumsal-politik bellek, identite-kent- aidiyet gibi olguların biriktirdiği görsel dağarcık oluşturur. Yaşadığı coğrafyanın dönüşüm içinde olması, sosyo-politik aidiyetlerin ve tabiiyetlerinin sorgulanması, sanatçıyı karşı mücadele biçimlerine itmiştir. Sanatçı, yeniden tanımlanan bu ‘coğrafya’ sorgusunu, video, fotoğraf, desen, tuval resmi ve heykel gibi çok yönlü bir sanat pratiği beraberinde kurgular ve serileri politik göndermeler içerir. Sanatçının bu bağlamda kurguladığı çalışmaları arasında, ''Yeryüzü Kayıtları'', Galeri Foyart , Ankara, (2015), ODTÜSanat 16 ''İkinci Doğa'', ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi, Ankara, (2015), An+ialan Güncel Sanat İnisiyatifi, ''Merkez Üssü'', Mimarlar Derneği 1927/ Ankara, (2015) ‘‘5. Uluslararası Öğrenci Trienali’’, Marmara Üniversitesi G.S.F. İstanbul (2010) yer alır. Sanatçı, An+ialan Güncel Sanat İnisiyatifi’nin kurucu üyesidir, Ankara’da yaşıyor ve çalışmalarını sürdürüyor.