Beste Erener ve Mehmet Çeper’in geçerli, yasal, meşru dilin (akıl, düşünce, doğallaştırılmış ve tarihselleştirilmiş tasarım) içinden geçerek iki farklı alanın ama aynı tarihsel politik algının muarızlarına eğildikleri “Makul Kurban” Mahmut Wenda Koyuncu küratörlüğünde 17 Kasım’dan itibaren Kasa Galeri’de.
Doğayı anlamadan kültürel ve tarihsel insan mirası olan yüklerin tamamını kritik etmeden başka bir algı yaratmanın imkansızlığına işaret eden sanatçılar, çalışmalarında insanın doğa karşısındaki üst dilini ve pozisyonunu ele almadan insanın insan üstündeki tahakkümünün de engellenemeyeceğini göstermeye çalışıyorlar. Makul Kurban sergisi için bu farklı algı ve duyumsama alanlarının varlığı üzerine bir kritik vucüda getiriyor. Sanatçılar, insanın dil-öncesi evreninde; duyu, algı, duyumsama veya duygu ile kurduğu evrenin günümüzün ıstıraplı yolarının ile kesişme noktalarını digital araçlar üzerinden kurma girişiminde bulunuyorlar.
Beste Erener, bir Andolu ninnisinden hareketle görselleştirdiği imgelerde insanın içindeki yabanla bütünleşme arzusuna ket vurulmasının sancısını gösteriyor. Bütünleşme arzusunun dil/kültür/akıl tarafından insanın doğa ile olan ilişkisinde dile getirmekte zorlanacağı varoluşsal sıkıntıları, kabusu andıran bilindışı salınımlarla tuhaf ortamlar inşa ederek doğa insan ayrımını birbirine yabancılaştırıyor. Freud’un ‘Kurt Adam’ vakasıyla Anadolu’daki bir halk ezgisi arasında parallelik kuran Erener, Deleuze’un Freud’a karşı geliştirdiği hayvan-oluş kavramını dilsiz doğanın (türküdeki ayının) altına yerleştiriyor. Mehmet Çeper yaptığı video ve yerleştirmelerle doğa-kültür ayrımını çevresel ve siyasal aktüel meselelere su ile diyalog geliştirerek baş etmenin yollarını arar. Suyun insan üzerindeki basit ama yaşamsal etkilerinden yola çıkan Çeper, suyun akıcılık, şeffaflık ve buharlaşma özelliklerini sanatsal çalışmalarının deneysel formu olarak kullanır.
Küresel ısınmanın, ekolojik felaketlerin çöle çevirdiği dünyada siyasal rekabetlerin; dışlamanın, sömürmenin, kültürel veya dilsel asimilasyon politikalarının gerçeklik karşısındaki nafileliğini açığa çıkarır. Bu algının verili algılar karşısındaki zayıflığını ve uçuculuğunu toprak veya doğa üzerindeki kısacık etkilerle, henüz yazılırken kaybolan, bir türlü tamamlanamayan bir cümleye dönüşmesinin çaresiz hikayesini gösteriyor.
Anında buharlaşan ve kurban edilmeye müsait hale gelen bir düşünce biçimi.
MAHMUT WENDA KOYUNCU, UNESCO’ya bağlı AICA (Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği) üyesidir. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi’den mezun olduktan sonra, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Genel Sosyoloji ve Metodoloji Yüksek Lisansı bitirdi. ‘Çağdaş Sanat’ta Kimlik ve Temsil’ konulu tezini verdikten sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi doktora programını bitiremedi. 2015 yılı yapımı, Derikli Ermenilerin durumunu Derikli Kürtlerin hafızasındaki yeri üzerine Milyonda 1 adlı uzun metrajlı belgesel yaptı. İnsan hakları ve demokrasi temalı çeşitli sergilere metin yazarlığı, danışmanlık ve küratörlük desteği verdi. 2002 yılından itibaren Radikal, Taraf, Agos, Birgün gibi gazeteler ile Artist, RH+ gibi dergilere sanat, siyaset ve kültür bağlamlı yazılar yazdı. Halen Sanatatak, Post Dergi, Artunlimited gibi internet dergilerine ara ara yazılar yazmakta ve bağımsız küratörlük yapmaktadır.
BESTE ERENER, 2003 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi resim bölümünden, 2018’de ise Viyana Uygulamalı Sanatlar Üniversitesi dijital sanat bölümünden mezun oldu. Salzburg Uluslararası Güzel Sanatlar Yaz Akademisi, Aksanat, Kasa Galeri, XI Biennial of Young Artists from Europe and the Mediterranean, M.A.P, das weisse haus, Mz Baltazar’s Lab, Klangmanifeste gibi yurt içi ve yurt dışı pek çok platformda gösterilmiştir. 2014’ten beri açık kaynaklı bir 3D bilgisayar grafik programı olan Blender ile üretimine devam etmektedir. 2013 yılında amberPlatform bünyesinde ve Tahribad-ı İsyan’ la gerçekleşen “8Bit”, 2014 yılında Stand 129’un organize ettiği “One Song Project”, 2015’te Migrationlab ile “Welcome to the Living Room” gibi sosyal/katılımcı sanat projelerinde de yer almıştır. 2018 yılından beri Yaşar Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
MEHMET ÇEPER, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim eğitimi aldı. Sanatçı, toplumsal meselelerin sahip olduğu makro-buyrukçu dilin tüm argümanlarını, “bir olmayışın diliyle” eleştirip sorgulayan ve bu yapıları sorgularken de “bir oluşun hiçliğiyle” yapıbozuma uğratan bir düşünceyi benimser. Çeper, bu durumu estetik rejiminin içinde “bir suç ortaklığı” arayışı olarak tanımlar. Toplumsal meselelerdeki zorunluluğu dayatan dil örüntüsünü dışarda bırakarak, izleyiciye bu olaylar zincirine farklı bir şekilde bakmasına olanak sağlayan ve bir tür oyun mantığıyla katı göstergeleri geçirgen bir hale getiren üretimlerde bulunur. Fotoğraf, Videoart, Enstalasyon ve Yeni medya teknikleri kullanarak; sınır, militarizm, kendiliğinden bilinç, rastlantısal süreçler, bürokratik arzu, kökensel yersizlik gibi kavramları üretimlerinde işlemektedir. Katıldığı sergiler arasında, ''Yer olmayan'' DEPO İstanbul 2009, ''1.Mardin bienali'' Mardin 2010, ''Ateşin düştüğü yer'' DEPO İstanbul 2011, ''Müze içinde bir ''müze'' Proje4L Elgiz çağdaş sanat müzesi İstanbul 2012, ''Demokrasi ve çatışma'' Kargart İstanbul 2012, ''Gerçeklik terörü'' DEPO İstanbul 2012, ''Göz kararı-Eye balling'' Çankaya çağdaş sanatlar galerisi Çankaya Ankara 2012, ''Müphem-Sunak'' Kare sanat Galerisi İstanbul 2015, ''Seni Üzmeme İzin Verme '' Stüdyo Açık İstanbul 2015, ''Yort Savul'' Mekan İns. İstanbul 2015, ‘’Hayat Normale Dönüyor’’ Stüdyo Açık İstanbul 2016, ‘’Atopos’’ Versus Art Project İstanbul 2018