BIRAKILMIŞ

  • Kasa Galeri – Eylül-1
  • Kasa Galeri – Eylül-2
  • Kasa Galeri – Eylül-4
  • Kasa Galeri – Eylül-3
  • Kasa Galeri – Eylül-5
  • Kasa Galeri – Eylül-6
  • Kasa Galeri – Eylül-7
  • Kasa Galeri – Eylül-8
  • Kasa Galeri – Eylül-10
  • Kasa Galeri – Eylül-11
  • Kasa Galeri – Eylül-12
  • Kasa Galeri – Eylül-13
  • Kasa Galeri – Eylül-14
  • Kasa Galeri – Eylül-15
  • Kasa Galeri – Eylül-16
  • Kasa Galeri – Eylül-17
  • Kasa Galeri – Eylül-18
  • Kasa Galeri – Eylül-19
  • Kasa Galeri – Eylül-21
  • Kasa Galeri – Eylül-22
  • Kasa Galeri – Eylül-23

Gökçen Ataman, Gümüş Özdeş, Fadime Aygün, Onur Gürkan, Özden Demir, Seydi Murat Koç

Mekan ve nesneler, bir toplumun ya da bireyin hafıza yaratıcısı ve koruyucusu olabilir. Mekan-nesne ile hafıza arasındaki girift ilişkiyi ele alan Pierre Nora, hafızanın mekansal olarak kurulduğuna dikkat çeker. Hafıza mekanları kişisel ya da toplumsal, özel ya da kamusal olsun yıkılmış, talan edilmiş, terkedilmiş, unutulmuş ya da bırakılmış mekanlarda geride kalan fiziksel nesnelerin ortak simgesel belleği tetiklediği açıktır. Bağlantılar var olduğu sürece hatırlamak olasıdır, artık var olmayan bir yerden veya nesneden yansıyan çağrışım, yitirilmiş olana, geride bırakılmış olana dair zihinsel bir yürüyüşe olanak verir. Desen, fotoğraf, video ile nesne ve mekan düzenlemeleri seçkisinden oluşan "Bırakılmış" başlığındaki sergi, her bir sanatçının kişisel sanat pratiğinde dikkatini verdiği yitirilmiş bir geçmişe odaklanıyor. Gökçen Ataman, Gümüş Özdeş, Fadime Aygün, Onur Gürkan, Özden Demir ve Seydi Murat Koç’un aynı anda hem birbirinden farklı hem de ortak kesişmelere sahip pratiklerine ait üretimlerini bir araya getirirken, bu yıkım çağında sanatçılar, bırakılmış mekanlar, nesneler, insanlar ve durumlar arasında bir iz, bir işaret, bir bellek kırıntısı arıyor.

Fadime Aygün “Abondoned” isimli fotoğraf serisinde nesne, insan, zaman ve mekana odaklanıyor. Sanatçının, iki yıl önce yeniden düzenlenerek cezaevine dönüştürülen Antalya eski SümerBank dokuma fabrikasında gerçekleştirdiği fotoğraf çekimleri, terkedilmiş mekanları kadrajına alarak zamanın nesneler üzerindeki erezyonunu yansıtırken, mekanın zaman içinde değişen işlevinin sosyal hafıza üzerindeki erozyonuna da işaret ediyor. Gökçen Ataman’ın “Hayallerden ilham alarak tasarlandı” çalışması, buluntu nesnelerle gerçekleştirdiği gecekondu kolajlarından oluşuyor. Kolajlar, kırsaldan kentlere göç sonrasında sosyo-ekonomik olarak alt gelirli toplumsal sınıfların sınırlı imkanları ve zorlu koşulları çerçevesinde pratik biçimde inşa ettikleri yaşam alanlarının ortak görsel-estetik dilini yorumluyor. Sanatçı, günümüzde yerini tek tip apartmanlara bırakan gecekondu estetiği ötesinde aşınan toplumsal bağları da zamanlar arası bir boyuta taşıyor. Gümüş Özdeş’in kentsel yıkım sahnelerini yüzeye taşıdığı desenleri, insan eliyle üretilmiş mimari yapıları ve insan zihni ile şekillenmiş kavramları birer hafriyat alanına çevirerek demokrasi, insan hakları gibi tek bir koda indirgenmiş kavramları açıp genişletmek ve yapı bozumuna uğratma niyeti taşıyor. Yıkımdan geriye kalan beton parçaları, metal çöpler, molozlar ve devasa bir hafriyatın yaşam alanlarını yutarak kentlerin kimliklerini parçalaması, zihinsel ve ruhsal parçalanışın da bir metaforu haline geliyor. Onur Gürkan “Holiday” isimli çalışmasında unutma-hatırlama ve geride bırakma kavramlarını kişisel hikayesi çerçevesinde ele alıyor. Tatil başlığı sanatçının kendisi, dedesi ve babanesinin ortak hikayelerini ‘ziyaretler’ aracılığıyla ilişkilendirdiği anılar arası bir yolculuğun izlerini paylaşıyor. Kitap ve videodan oluşan çalışmada ilk tatil, sanatçının, babaanne ve dedesinin Merzifon’daki evlerindeki çocukluk yıllarına ait okul tatilleri; ikincisi dedesinin ölümüyle -hem kendi gittiği hem de sanatçının zihninde- çıktığı tatil; sonuncusu ise babaannesinin demansıyla onu çıkardığı ve onu yanından alıp uzaklara götürdüğü tatil. Özden Demir’in “Eşik” isimli nesne düzenlemesi sanatçının çocukluğunun geçtiği evin yıkılmasından sonra geriye kalan çıkma iki kapıdan oluşuyor. İçine yerleştiği her mekanda, buluntu bir halının merkezinde kendi alanını yaratabilen yerleştirme, yerin sınırlarını, anlamını sorgulayarak ‘Eşik’le kurulan muğlak ilişkiyi düşünsel düzleme iade ediyor. Aynı anda hem bir ayrılma hem de bir temas noktası olan eşik, burada ve oradanın, içerisi ve dışarısının, geçmişin ve şimdinin sınırlarında bir geçiş noktasıdır. Böylelikle sanatçı, bırakılmış bir nesne aracılığıyla tüm karşılaşmaların metaforunu izleyiciye açıyor. Seydi Murat Koç’un “Hafıza Panosu”, en büyük kentsel dönüşüm alanlarından olan Fikirtepe’den geriye kalanların bir araya getirilerek gerçekleştirildiği bir enstalasyon çalışması. Şu an neredeyse eski dokusunu tamamen kaybetmiş ve dev bir şantiyeye dönüşmüş olan mahalle İstanbul’un en eski yerleşim merkezlerinden birinde yer alıyor. Kentsel yıkımın yalnızca yaşam alanlarının dokusunda değil, sosyal hafızanın, bireysel belleğin, yaşam kültürünün de aşınarak yok olmasına işaret eden çalışma, Fikirtepe’nin geçmişinden geriye kalanların peşine düşüyor. “Hafıza Panosu”nda sanatçı, 2015 yılından bu yana bölgede bırakılmış nesneleri toplayıp, sanatsal pratiğine dair müdahaleleri ile nesneleri anı(t)sallaştırıyor.

Kasa Galeri - Eylül-1 Kasa Galeri - Eylül-2 Kasa Galeri - Eylül-3 Kasa Galeri - Eylül-4 Kasa Galeri - Eylül-5 Kasa Galeri - Eylül-6 Kasa Galeri - Eylül-7 Kasa Galeri - Eylül-8 Kasa Galeri - Eylül-10 Kasa Galeri - Eylül-11 Kasa Galeri - Eylül-12 Kasa Galeri - Eylül-13 Kasa Galeri - Eylül-14 Kasa Galeri - Eylül-15 Kasa Galeri - Eylül-16 Kasa Galeri - Eylül-17 Kasa Galeri - Eylül-18 Kasa Galeri - Eylül-19 Kasa Galeri - Eylül-21 Kasa Galeri - Eylül-22 Kasa Galeri - Eylül-23

Comments are closed.