Batarken Güneş Ardında Tepelerin

  • afiş son
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
  • 27
  • 28
  • 29
  • 30
  • 31
  • 32
  • 33
  • 34
  • 35
  • 36

ab+ Arek Qadrra & Berka Beste Kopuz

İnsanlık, kendi tarihinin büyük bir kısmını tarım toplumu olarak yaşadı. Yerleşik halklar tarlada yetişen ekinle beslenirken; hayvancılıkla elde edilen etle, sütle, hayvan gücüyle; keten, yün ve pamuk gibi ham maddelerle kendini doğal şartlardan korudu. Su yollarını ve kaynakları yönetmek için geliştirilen sistemler, yüksek kapasiteli tarım ve daha büyük toplulukların önünü açtı. Ormanları kesmeye başlayarak ve ateş yakarak, ısınma ve pişirme ihtiyacını enerjiyle sağladı. Bununla birlikte insan nüfusu gittikçe artış gösterdi. Ham maddeyi işleyerek daha sağlam yapılar, malzemeler elde etti. Yer altı kaynakları ve madenler yüzyıllarca çıkarılıp işlenirken, yaşamı şekillendiren güneş ve canlıların kas enerjisi popülasyonun dayanışması, halkların gelişmesi için itici güç oldu. Uygarlıklar ekonomik ve politik güç ilişkilerinin, stratejik konumların, dinsel inanışların, toplumsal hareketliliklerin dinamik gücüyle şehirleri, kutsal sayılacak anıtları, yönetim sistemlerini ve ulaşım ağlarını geliştirdi. Uygarlığı şekillendiren kömürü elde etmek için insan, yeryüzünün derinliklerine indi. Karbonlaşan kömür sanayi devrimi gibi çığır açan yeni bir döneme kapıları aralarken, modern dünyayı yaratan nihai şey kömür fabrikaları ve çeşitli yer altı zenginlikleri oldu. Bu esnada insan emeğinin sömürüsü, Kapitalizm denen sistem altında eski çağların köleliğine benzer insan sömürüsünü, büyük kitleler temelinde meşru kılar oldu. Bununla beraber makineler, hayvan ve insan kas gücüne olan ilkel ihtiyacı büyük ölçüde giderdi. Geliştirilen her türden kimyasal ilaç, yeryüzündeki tüm organizmalar üzerinde çeşitli etkileri olup dünyanın doğal yapıları ve döngülerinde dalgalanmalara sebep oldu.

Döngüler ve dengeler üzerinden gezegensel bir metabolizma evrimsel süreçte gelişti. Doğanın ve insanın yeni faktörlere uyum sağlayarak, etki-tepkiyle sürdüreceği ekolojik dengeyi düşünmek günümüzde daha da önem kazandı. Sanayileşmiş dünyada kaynaklara ve üretim-tüketim zincirine karşı şiddetle gelişen açlık, dünyanın doğal sisteminde mevcut olan yaşamsal ağları, yabancı ve belirsiz tehlikelerin alanına sürüklemektedir. Ekoloji, doğal sistemler ve yaşamsal döngülerin yanı sıra etik, tarihsel, hukuksal ve psikolojik etkileşimlerin mücadele alanı ise eğer, insan olmayan canlılarla ortak paydada sürdürülecek faal bir metabolizmanın işlerliğini gündeme almak en önemli konudur.

Arek Qadrra ve Berka Beste Kopuz, yüzyıllar boyu kadim ve verimli topraklarda süregelen, doğal ve beşerî sistemlerin oluşturduğu yaşamsal metabolizmayı inceliyor. İkili, çeşitli medeniyetleri, doğal canlı türlerini kendinde barındıran verimli bölgelerin mitolojilerini, tarihlerini, coğrafi yapılarını araştırarak yola çıkmaktadırlar. İlk adımda deneysel bir haritalama süreci ile başlayan proje; kuraklaşan barajlar; yok olmaya yüz tutmuş antik kentler, ıssız kırsal alanlar; doğal kaynakların kirliliği, maden firmaları ve HES-JES gibi enerji projeleri ile mücadele eden yerli halklar; kuraklık, göç, sanayi ilaçlarıyla karşı karşıya kalan tarım ve hayvancılık Antroposen çağında yaşanan tipik problemlerden bir kaçının somut örnekleri olarak beliriyor. Tüm bu durumların, şüphesiz kapitalist tüketim döngüsüyle kasıp kavrulan dünyanın farklı coğrafyalarında mikro-makro ölçeklerde, benzer senaryolarla yaşanıyor olup, gözlemlenmesi mümkündür.

İkili, çeşitli alanlara yaptıkları ziyaretlerden ve gözlemlerden sonra yerli halkların yerinden edilmeye karşı verdiği yaşam mücadelelerine, global ölçekteki enerji üretim-tüketim sorunlarına, doğal kaynaklar ve şehirleşme gibi olası herhangi bir bölgenin metabolik süreçlerini düşünmeye ağırlık vererek, sanatsal bir dille günümüze yönelik sorular soruyorlar. Ekolojinin dengesi neye benzer? Ekoloji kavramını kuran ögeler nelerdir? Doğal ve beşerî faktörler yaşamsal faaliyetlerin sürmesi için suyun, toprağın, havanın ve belirli doğal kaynakların dengesini ne oranda etkiler? Metabolizma ve yaşam arasındaki ilişki jeolojik ve antropolojik bakışla nasıl bir ilişkiyi ihtiva eder? Sanatçıların belirli bir zaman ve belirli bir konumdan, bir başlangıç olarak eyleme geçtikleri bu çalışma; çeşitli toplulukların, disiplinlerin, hiç de yabancısı olmadığımız benzeri süreçlerin metabolik haritalarını okumaya gayret ettikçe, verimli etkileşimlerin doğacağı inancıyla yola koyuluyor.

(Bu projedeki saha gezileri, sub.squ inisiyatifinin “!!!” açık çağrısı kapsamında gerçekleştirilmiştir.)

Comments are closed.