RİTÜEL

  • _DSC3024
  • _DSC2950
  • _DSC2956
  • _DSC2958
  • _DSC2962
  • _DSC2964
  • _DSC2966
  • _DSC2968
  • _DSC2970
  • _DSC2971
  • _DSC2972
  • _DSC2975
  • _DSC2976
  • _DSC2977
  • _DSC2979
  • _DSC2981
  • _DSC2983
  • _DSC2985
  • _DSC2986
  • _DSC2989
  • _DSC2990
  • _DSC2992
  • _DSC2996
  • _DSC2998
  • _DSC3000
  • _DSC3001
  • _DSC3003
  • _DSC3004
  • _DSC3006
  • _DSC3007
  • _DSC3008
  • _DSC3012
  • _DSC3013
  • _DSC3016
  • _DSC3022
  • _DSC3024
  • _DSC3026
  • _DSC3029
  • _DSC3031
  • _DSC3033
  • _DSC3034

Emin Mete Erdoğan / Hacer Kıroğlu / Kaan Fıçıcı

 

“Ritüellerde kök salarız…”[1]

Temel karakterleri itibariyle kolektif bir nitelik taşıyan ritüeller, biçim ve içeriği ile kültürel bir gösterge olarak sosyal bütünleşmenin önemli bileşenlerindendir. Hatırlamayı/unutmamayı sağlayan ritüellerin tekrara dayalı döngüsel yapısının bilginin aktarılması işlevini yerine getirdiği ileri sürülür. Düşünsel, maddi, tinsel ya da kültürel olsun “bilgi”nin sürekliliğini sağlayan ritüeller, Gordon Marshall’a göre “uygun zamanlarda yerine getirilen ve sembollerin kullanılabildiği sık sık tekrarlanan bir davranış modelidir”. Ritüeller günümüzde çoğu zaman geçmişi ya da geçmişle ilgili olanı ifade eden bir kavram olarak algılansa da aslında geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki bağı inşa eden edimler olarak görülebilir. Süreklilikleri ile zamanları birbirine bağladıkları gibi tarihsel ve kültürel değişimi de tetikleyen hatta güncelleyen devingen yapıları, hızlı ya da ağır ama mutlak bir değişimin de tetikleyicisidir.

Ritüelin etki alanı teolojiden gündelik yaşama kadar toplumsal/ kültürel değerlerin, inanışların, ortak tutum ve davranışların bellek yoluyla sürekliliği ve devamlılığının saplanmasını, toplumsal belleğin ortaklık duygusu aracılığıyla tekrar tekrar kuruluşunu ima eder. Tekrar etmek ritüel edimin doğasında vardır. Ritüellerde bir bakıma sanat gibi, aynı anda hem biricik ve kişisel hem de anonim ve ortak bir anlatımın/belleğin sembolleriyle tıka basa doludur. Ritüel edimsellik jestler, ikonlar, imgeler ya da nesneler yoluyla ve bilginin “temsil” aracılığıyla aktarımını gerçekleştiriyorsa, sanat üretiminde kullanılan ritüelistik stereotipler, tam da çağdaş algının metodolojisini, bize yine bir görüntü halinde sunabilecek şeyler olarak düşünülebilir. “Ritüel” başlığındaki sergi de, sembolik dille ifade edilen toplumsal olguları, stereotip nesneler üzerinden ele alıyor. Sergi, biçimsel aitlik gösteren kült nesnelerinin kültüre ve o kültürün çağrışımsal olanaklarına ritüelistik tekrar yoluyla işaret ediyor.

Emin Mete Erdoğan, “Güneş Ana” heykeli ile “Yer ve Gök” isimli resimlerinde kutsal olanın zaman içindeki değişim ve dönüşümlerine odaklanıyor. Mitoloji tarihinde eskinin dişil tanrılarının, hakim ideoloji tarafından eril bir forma dönüştürüldükleri sıklıkla izlenir. Ayrıca ana tanrıça figürünün rütbesinin düşürülüp melek formuna dönüştürülmesi de bu anlatılarda rastlanılan bir durumdur. Bu çalışma, Güneş'in temsili olan ayçiçeğini bir harpi’nin (yarı insan yarı hayvan mitolojik bir figür) elinde tuttuğu görülür. Güneş imgesi şamanizm, paganizm ve teizm için tarih boyunca önemli bir sembol olmuştur. Güneş'i elinde tutan hakimiyetin de sahibidir. Sanatçı, kendi öznel bağlamından çıkıp daha geniş anlamlar üreten kadim düşünce sistemleri arasında bir etkileşim alanı yaratıyor.

Sanat pratiğinde tekrar, tekrardaki aynılık ve farklılık, eyleme bağlı olarak ses, ritim ve iz üzerine çalışan Hacer Kıroğlu, “Kilim” isimli çalışmasını tekrara dayalı ritmik karalamalarla oluşturduğu yüzeylerle, Anadolu kilimleri arasında kurduğu ilişkiden yola çıkarak üretiyor. “Kilim”, 19. Yy. İçel, Mut yöresine ait, ejderha, koç boynuzu, canavar izi, nazarlık, kazayağı ve kuş motiflerinden meydana gelmiş, daha çok canı koruma anlamının öne çıktığı bir kilimin bir çeşit yeniden üretimi. Göçebe halkların sanatlarında görülen ritim duygusu ve geometrik deha, dokumalarda kullanılan motiflerin ifade ettiği güçlü anlamlar ve dokuma pratiğinin ses, hareket ve konsantrasyonla ortaya koyduğu ritüel eylem; sanatçının bu çalışmayla peşine düştüğü ortak bir dil arayışının sonucu olarak beliriyor.

Kaan Fıçıcı, “Ritoloji Serisi: İsimsiz” adlı resminde, günümüz ve erken dönem toplumları arasında ritüel kavramı çerçevesinde özdeşlik kurarken, bu verileri görsel bir etnografik envanter şeklinde inceliyor. Ritüel tasvirlerin kurgu imgeleri olan mandalalara öykünen sanatçı, bu aksiometrik görsel dille, farklı zaman dilimlerine ait imgeleri bir arada barındırarak heterotopik ritüel mekanlar üretiyor. Bu mekanların birer sahne gibi inşa edilmesi, ritüel ile sosyal dinamikleri sürdürmenin sosyolojideki karşılığı olan oyun teorilerine de bir gönderme yapıyor. Gündelik yaşamda ve yaşamsal döngüsellik içindeki geçiş noktalarını oluşturan olaylar, jestler, ikonlar, imgeler ve nesneler yoluyla birer ritüelistik edim biçimine dönüşmüştür. Kültürel kodların çoğulluğu, sembolik gerçekliğin inşası, kolektif kimliğin araçları olarak ritüeller ve yaratıcı edim ritüeli olarak sanat arasındaki ilişkiyi araştıran “Ritüel” başlığındaki bu sergi, üretimlerin ortak bir kurguda yanyana gelmesiyle, tekrar, örüntü ve harekete dayanan, sembolik imgelerle aktarılan, meditatif bir deneyim alanı kuruyor.

Emin Mete Erdoğan (1982, İstanbul) 2010'da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nü bitirdi. 2013 yılında Sanatorium'da "Cern Planları" adlı ilk kişisel sergisini açtı. "No 3" (Nesrin Esirtgen Collection, İstanbul, 2013), "Kırılma" (Kare Sanat, İstanbul, 2014), ''Detay'' (Blok Art Space, İstanbul, 2016), ''Kara Ütopya'' (Artist 2017, İstanbul, 2017), ''Mekan Atölye 5'' (Cern Modern, Ankara 2018), ''Metamorphosis'' (Adahan hotel, İstanbul 2018), ''Şimdi'' (O'art, İstanbul 2019) ve ''Rituel'' (Kasa galeri, İstanbul 2019) dahil bir çok karma sergide eserleri yer aldı. 2015 yılında Xist galeride 2. kişisel sergisi ''Entroforming''i ve 2018 yılında 3. kişisel sergisi ''The Flood'' u açtı. Ayrıca Miami Pulse 2013, Art Stage Singapore 2016, Art Dubai 2016, 2018 Contemporary İstanbul 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ArtInternational 2014 (İstanbul) fuarlarına katıldı. 2015 yılında ''Gestalten Illusive-Contemporary Illustration Part Four'' kitabına girdi.

Hacer Kıroğlu (1985, İstanbul) lisans ve yüksek lisansını Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nde tamamladı. İlk kişisel sergisi “Tepeden Yukarı Yokuştan Aşağı”yı 2017’de Pilot Galeri'de; “Sessiz Kare”yi 2018’de Pasaj’da açmıştır. Seçili grup sergileri arasında Illegibility (The Pan Tadeusz Museum, Polonya, 2016), Bir Zar Atımı Asla Ortadan Kaldırmayacak Rastlantıyı (Pilot, İstanbul, 2016), Performans Belleği (Plato Sanat, İstanbul, 2015), Yarından Önceki Gün (Pilot Galeri, İstanbul, 2015), Su İş (Siemens Sanat, İstanbul, 2013), Heykelsi Eylemler (White Box, Münih, 2013), Facing the Artwork (Werkleitz: Centre for Media Art, Halle, Almanya, 2011) yer alıyor.

Kaan Fıçıcı (1982, İstanbul) 2000 yılında İstanbul Teknik Meslek Lisesi, Makine Ressamlığı bölümünden mezun oldu. 2001 yılında M.E.B, Birleşik Sanat Evleri’nde temel sanat eğitimi aldı. 2009 yılında burslu olarak kazandığı İstanbul Bilgi Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı bölümünden mezun oldu. 2009 yılından beri tasarımcı ve görsel yönetmen olarak çalışmakta ve sanat üretimlerine devam etmekte. Katıldığı Sergiler ve Etkinlikler; 2006 - Mevis & Van Deursen Atölyesi
2008 - Tershane Fabrika Günleri - Tershane Projeleri, 2008 - Türkiyeden Seçmeler - Resfest Istanbul, 2009 - track09 - Santralİstanbul
2013 - Posca Art Sergisi - Milk Gallery
2018 - Dokuz Kehanet, Rastlantı - Nev Atelier, 2018 - 36. Günümüz Sanatçıları Sergisi - Akbank Sanat 2019 - Yeldeğirmeni’nden Kent Öyküleri 2.

[1] Richard Sennett, “Beraber”, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2012:114.

 

Fotoğraflar: Kayhan Kaygusuz

 

Comments are closed.